22 Şubat 2015 Pazar

Büyüyor hemde hızla hızla hızla...

        Malumunuz kadın kısmısı  bazı günler   duygusal olabiliyor.Bugün de öyle bir gün...Emzirirken "Bu şimdi büyüyüp anne olacak evden uçup gidecek " diye düşünürken ve ağlamaya ramak kala yakaladım kendimi.

        Benim düzenli sevgi dolu kuzu gözlüm bu ara yeni heceler kelimeler ve yeni gülüşlerle tüm ilgiyi çekmeyi başarıyor. Biya biya biya abiya,   mii biii maa hemimaa  gibi melodik ve yüksek sesli denemeler yapıyor,  yeni yeni kelimeler söylemeye çalışıyor. Oysa ki gururda altın madalyalı kızım tam telaffuz edemediği kelimeleri  bir iki denemeden sonra baktı olmuyor  söylemeyi   reddederdi. Çabalamayı bırakmıştı bu yüzden.  Elindeki dede meme mamalarla her işini görebiliyor,  konuşma ihtiyacını da    baba baba baba baaaaa baaaaaaa, dede dede deeeee deeeeeee nennnneeeeeeee  şeklindeki bağırmalarla gideriyordu. Son bir haftadır  işler değişmeye başladı balon oldu bumbu, geyik geğk, et iet, ay ince bir ay, her duyduğunu tekrar etmeye başladı sonunda yeniden. Aslında 10. ayda da bu şekilde girişimleri vardı ama dedim ya sanki  gururdan vazgeçmişti.10 -11 aylıkken dikkat et, kedi,çita, terlik bile diyordu.Çok tatlıydı. Ditta e, tedi, tita, tedik. Aslında bir özeleştiri yapmak gerekirse her söylediğini  5670 kere söyletip her seferinde  aaaaayyy ama çok tatlısın bir daha söyle  bir daha  diye diye Seda Sayan şarkısı misali çocuğun beynini yedim  ve arkasından şapur şupur öpücüklerle boğdum.Sonra da Deren sustu. "Offf anne darallar getirttin konuşmasam daha iyi" dedi büyük ihtimal.Şu anda dersini alamayan ben yine her kelimeyi 5675 kez tekrar ettirmeye çalışıp söylerse de  ağzına yüzüne gıdığa göbeğe dalıyorum.Umarım çocuğun  benim yüzümden dil gelişimi gecikmez :))

     Artık baya baya bebeklikten çıkıp çocuk oldu bu kız.Bir şarkı duyduğunda hemen alkış yapıp dans ediyor, gözlerimin içine bakıyor gülümsüyor.Uykusu geldiğinde kafasını yastığa koyup neeenn neeen neeen nen  diyerek uyumasa da kendini rahatlatıyor diyelim.(tabi ki memede uyuyor hala) Meme emerken saçıyla oynuyor parmağını ağzına sokup benim ilgimi çekince de gülümsüyor.Eliyle örümcek yapıp memeden omza  gezdiriyor kısacası bilimum meme oyunları (kap kap, memeye şap şap, el ayak ağza, bi gamzeye bir memeye) sürüp gidiyor.Artık nasıl ilgi çekeceğini çok iyi biliyor ve sevimlilikte sınır tanımıyor.Bu ara en sevdiğiniz oyun taklit.Onu yatağına koyuyorum  zıplayıp dönüyor, ellerini vuruyor kenarlıklara, kah kafasına kah yüzüne kapatıyor bende onu taklit ediyorum gülmekten tükrüğü boğazına kaçıyor o kadar diyeyim...Bırakın bunları yürüyor, koşuyor daha nolsun  büyümüş  kocaman bir kız  olmuş ne çabuk  allahımmmm.Durdurun dünyayı ullleeeyynnnn inecek var.Umuyorum ki bebeğinin yürüyüp koşmasına bir türlü  inanamayan onu ömür boyu bebek kalacak sanan  ahmak ebeyenler sadece biz değilizdir. Daha tam 1 sene önce 5 aylık bir ceylandın  günde 18 saat kucağımda yaşıyordun.Bir bebek yılı iki  insan yılına eşit olsa ne güzel olur.Kolik bebek anneleri sanırım şu an  bana girişmek istiyordur, tamam sustum.

      Tüm evrendeki :))  henüz doğurmamış anne adayları sözüm size;   bu bebek milleti öyle hain öyle fena bişey ki  hergün büyüsün artık size olan bağımlılığı azalsın  isterken  bu kadar hızlı büyümesine kahroluyosunuz ve aslında size bağımlılığın allahını yaşatıyor.Herkes bebeğini doyasıya okşasın sevsin öpsün bi dediğini iki etmesin inşallah....Memesini sevgiyle hiç of demeden açsın.Her kucak istediğinde kucaklasın,sarsın sımsıkı. Burda ideal anneyi falan oynamıyorum canımmm. Ben de of diyorum bazen kızıyorum sabrım tükenebiliyor. Tabi ki önemli olan bunun sürekli olmaması. Şükür ki güzel anne  I. nın Alman komşuları gibi kızımı ağlata ağlata değil güle oynaya büyütüyorum.Prensibim minimum ağlatma ve hayır, maksimum gülme eğlenme.Bu noktada memeden kesme konusu aklıma geldi Almanlardan bahsedince umarım ağlamalı bir hadiseye dönüşmez yoksa kendi bırakana kadar emzirmek zorunda kalacağım:)

Bu da günün getirisi:
Bu gün arkadaşlarım ne kadar mutlu bir bebek hiç ağlayıp mızıldandığını görmedik daha 1.5 yılda dediler.Gururlandım. Tamam her ne kadar  bu bebeğin genetiğiyle ilgili olsa da mutlu bir bebek olmasında benim de payım vardır az da olsa değilmi sayın izleyiciler:)))?

17 Şubat 2015 Salı

Evdeki bebeğe kim bakacak şimdi?

Nerden başlasam nasıl anlatsam bilemiyorum vallah kardeşler sos sos sos...Daha önce yazdığım üzere kızımı petitomu kuzu gözlümü 24. ayda kreşe verme kararı almıştım. Şu an 17 aylık olduğu düşünülürse  önümüzde uzunca bir süre var evde bakılması gereken.Annane babanne dönüşümlü idare edelim  içimiz rahat gönlümüz ferah olur dedik.Dedik de hesaba katamadık  babanenin hasta olup 4 gün yatmasına rağmen hala iyileşememesinini... Bir gün ben bir gün babası işten izin aldık 2 günde haftasonu girdi araya ama yarın ne olacak hiç bir fikrimiz yok. İşe götürsen götürülmez bebek daha o,  zaten müsait değil ikimizin de iş ortamı. Hoş altı bezli, yemeği meyvesi saatli, öğle uykulu bir varlığa hangi iş ortamı uygun olabilir ki!!!Tabi ki kreş öğretmeni yada çalışanı değilseniz. Böyle durumlarda insan gelişmekte olan bir ülkede yaşadığı için ağzını bozabiliyor. Ya da çalışmak zorunda olduğu için sinirlenebiliyor. Uzun yıllardır çalışma hayatında olan bir kadın olarak evde oturup çocuk bakmayı yeğleyeceğim düşünülmesin o ihtimal maddi olarak  elversede seçmezdim sadece ilk  2 yılı evde geçirmeyi  isterdim..Sürekli evde olmak bana dünya minare deyimindeki!! :) hali kazandırıyor.Zaten evden çıkma süresi uzun olduğu için çoğu zaman çıkmaya  üşenen  bir tip olarak iyice eve kapalı bir hayat sürmeye başlıyorum. İnsanın tüm hayatı çocuk oluyor ki bu bi süre sonra yeter dedirtiriyor.Eskiden en büyük derdi bakımlı tırnaklar olan (şaka şaka o ikincisi birincisi saç:) , dakikalarca ayna karşısında saç bukleleriyke oynayıp bir bukleyi beğenmediği için tekrar  saç yıkayan,   dönem dönem spora gitmeyi başaran veya evde yoga yapan, kafaya taktığı konuyu günlerce internetten veya aldığı kitaplardan okuyup en sonunda yeter bu konuda artık yetkinliğe ulaştım dedikten sonra rahatlayan, her daim yeni bir hobiye bulaşmış yada bulaşmaya teğet geçen, gündemi dakika dakika takip eden , facebook ta hiç bir haberi kaçırmayan, arabayla hız yapmaya bayılan ,  çarşaflara dolana dolana yataklarda yüze yüze  günde 10-12 saat uyuyan, başına buyruk bir kadındım velhasıl kalem... Ama noldu dünyanın en harika varlığına kavuşunca  hoooppp devran dönüverdi.Değiştim a dostlar değiştim hemde çooookk. Değişmeye mecburdum ama asıl ruhen değişime uğradım yada bir kabuk daha attım diyelim.Gençliğimdeki zirve tırmanışlarında bitip tükendiğimi binlerce defa hissedip yinede  yılmadan yürümeye ve tırmanmaya devam edebilişime,  gücüme ve mukavemetime şaşırıp hayran kaldığım gibi şimdi de asla tahammül edemem dediğim durumlardan bir anda sıyrılıp tekrar normale dönüp gülüp oynayıveren amannn dert tasa hepsi beni değil seni kasa haline anında geçiş yapıveren  manyak ruhuma ve duygu durumuma şaşırmaktayım ve gizli bir hayranlık da beslemekteyim . Buna annelik içgüdülerinin sebep olduğu aşikar bu yüzden kendime değil doğaya hayranlık duyuyorum temelinde.  Yani demem o ki çok zor geçirdiğim lohusalık günlerimde hünkür şakır ağlamadıysam,  arkasından da o evde dolanan adamı hayatımda tuttuysam tek sebebi işte o minicik varlığın beni hayata bilmem kaç tanesi  çelikten güçlü olan  örümcek  ağlarıyla bağlamasından dolayıdır. Artık anne yaratığı çelik duygusuzluğuna ulaşmıştır. Hala iletişim sorunları yaşasak da yine de evimizin erkeğini seviyoruz memnunuz yani genel olarak varlığından ( hani okursa alınmasın :P diye yazıyorum da sanılmasın:)


Aa ovvv asıl konu bu değildi. Bakalım yarın kızımla bizi nasıl bir gün bekliyor. Bebek arabasında iş yerinde geçireceği bir gün mü yoksa işten izin alınıp evde anne kız keyfi mi?Bakarsınız babanne iyileşiverir herşey bir anda normale dönüverir kim bilir.İşte bir çalışan annenin daha çaresizliği görülsün bilinsin ki devlet büyüklerimizden birisi belki okur da hiç  bilgi sahibi olmadığı!!!! bu konuları öğrenir.Bu arada balkabağım bugün 38.3 derece ateşli.Sabah ola hayrola der büyüklerimiz...




5 Şubat 2015 Perşembe

Kreş mi bakıcı mı?

Sevgili okurlar, (diye başlayıp biraz işgüzarlık yapayım) sizde kabul edersiniz ki çocuğu olup da çalışmak zorunda olan her anne birgün kendine bu soruyu sormak zorunda kalacak veya kalmayacak :) Neeeee dediniz duyamadım birisi bebek bakıcısı mı dedi? Lütfen susalım rica ediyorum, bir zahmet  bu kelimeleri artık bir arada duymak ve hayatıma bu kavramı bir daha sokmak da istemiyorum. Büyük konuşmuş gibi olmayayımda... Yukarıya da duyurulur.

Petito kızım şimdi  17 aylık ,  5 ay süre ile  bir bakıcımız oldu. Kötünün iyisi,  biraz eğitiriz, eksilerini görmezden geliriz  kadı kızı değil ya dedik aldık kabul ettik.  Amma ve lakin bu iş bebek sevmeyen sadece para için çalışacak  insanlar için hiç de uygun değilmiş. İç güdülerime her zaman güvenirim ilk günden bana doot doot hayır hayır bu değil bu değil sinyalini vermiş olsa da  gerek elde başka bir kişi olmaması gerek referans veren kişinin oğlunun kadını çok sevmesi (bebek mış gibi yapamayacağından) beni evet demeye itti.Peki şu an bir bakıcımız var mı? Yok? Neden yok? Dağa kaçtı. Ne getirdi? Güvensizlik ve tedirginlik.Kime kime? Hepimize... Ağzı yanan bir anne  olarak bebek bakıcısında aranan özellikler neler olmalı diye bir yazıyı taslağa aldığımı  ama şu anda bu uzun konuyu atlayıp  sabırsızlıkla beklenen:))) konuya geçiş  yapacağımı üzülerek belirtiyorum.

Öncelikle bu yazıyı yazmamdaki amaç  kızımın ilerde ''beni neden 2 yaşında kreşe verdiniz sizde hiç vicdan yok muydu? '' gibi sorularına bak yavrum ne kadar ince hesaplar yaparak karar vermişim işte bu da kanıtı diyebilmek  değil; belki  1 kişi okur da işe yarar yaptığım araştırma da değil; açıkça söylemek gerekirse şu anda önümdeki 1-2 ayın en önemli konusu bu ve yazarak netleşiyorum...

Kreşle bakıcı konusunu sürekli kıyas halindeyim gece rüyalarımda, gündüz internet başında, insanlarla sohbette gündemimde sürekli bu konu var.Kiminle konuşsam çok küçük 2 yaş, kreşin ilk yılı çok hasta olur hasta olduğunda kim bakacak, çok zorlanırsın yazık çocuğa gibi yorumlar geliyor.İyi hoş da bu noktada güvenebileceğim!! bir  kişi bulduğumu varsaysak bile bakalım aralarında sevgi bağı kurulabilecek mi ki bu kadının kızımı içten sevmesiyle büyük oranda çözülecek bir sorun sonrasında da kadının her yaptığı davranışı sorgulayıp çocuğun duyusal gelişimine ne gibi eksi ve artıları olabileceğini düşünmek gibi bir çılgınlığa doğru koşuyorum çünkü bulacağım bakıcı bir kreş öğretmeni bilincinde olamayacak ne kadar severse sevsin ödül ve cezayla sürekli hayır la sınırlandırıp çocuğu zapdetmeye çalışan tipik türk annesi olacak.  Ne de olsa ağzım yanık. Bakıcıdan çocuğumu eğitip bişeyler öğretmesi gibi bir beklentim elbette yok, aslında kreşten de öyle bir beklentim yok hatta  kreşte çok küçük yaşta belli kalıplara sokulacak,kural öğrenmek zorunda kalacak,her istediğini canının istediği zaman yapamayacak , hayal gücü körelecek, kendini özel ve tek hissetmeyecek (bunun karşılığında sosyalleşecek kabul ) diye korkmaktayım. 3-4 yaşa kadar kural koymak çocuğu şekillendirmeye çalışmak benim istediğim şeyler değil. Tam tersine alabildiğince özgür olsun kural tanımasın ki dünyayı keşfedebilsin beni o yönlendirsin kendini tanımaya ve yaşamaya sınırlarını çizmeye alışsın istiyorum.Vee duyar gibiyim o zaman  çocuk şımarır ayol sonra baş edemezsinleri. Hayır sevgi güven ve tutarlılıkla büyüyen çocuk şımarmaz efendim.

İşte bu noktada aradığım gibi bir kreş bulabilecek miyim? sorusu beynimi yavaş yavaş yiyerek sulandırmaya ve  giderek çenemi düşürmeye başladı.
Bağlandığı kişilerden gerçek sevgiyi tadabileceği, her çeşit  zorlama ve baskının, sıkı kuralların olmadığı her aldığı nesne için teşekkür etmek zorunda bırakılmadığı, aaa ama Derencim ağacı yeşil boyamalısın güneşide  sarı gibi hayal gücüne balyoz indiren davranışların olmayacağının garantisini verebilen, ama biz montessori ama
biz çoklu zeka ama biz bıdı bıdı uyguluyoruzların havada uçuşmadığı  ödül ve cezayı kullanmayan bir kreş...Sadece sevgiye ve saygıya dayalı, çocuğumu bir birey olarak görüp davranabilen, yapılan etkinliklerin faaliyetlerin  öğrenme amaçlı değil sadece gülmek  eğlenmek zaman geçirmek için yapıldığı (zaten çocuk bu şekilde öğrenir çocuğuma zorla sayıları, renkleri, kavramları  vs. öğretmeleri gibi bir korkum var) çocukları stresten uzak tutabilen bir kreş  arayışında olacağım.Fakat bunun yanında kendisine bir prenses muamelesi yapan, yapmacık gösterişli gereksiz tezahuratlarla şişinmesini sağlayan, sürekli aferinle egosuna  tavan yaptırılan (bunun sonucunda sürekli onaylanma ihtitacı duyar diyordu şu yazıda ) bir kreş değil hayalim, ''ben de her çocuk gibi sıradan bir çocuğum  fakat seviliyorum ve değerliyim'' i hissetmesi yeterli.Bu tarz davranış şekli velilerin gözüne girebilmek için melesef benimsenebiliyor.

Şu anda yemek, tuvalet, bahçe, oyuncak ,kitaplık gibi  teknik sorunları dert etmemeye çalışıyorum. Bunların çözülme ihtimali kreşin felsefesi ve çocuğa yaklaşımı yanında çok daha basit konular bence. Evet sağlıklı  beslenmesi, temiz bir ortamda barınması, tuvalet ihtiyacına cevap verilmesi, bahçede koşup oynaması da  çok  önemli konular ama bakıcıya da söylediğim bir söz vardı işe başladığında, karnı bir şekilde doyar önemli olan kalbi doysundu. Gelişimini negatif yönde etkileyecek hatalı davranışlar yapılmasındı.

Tüm bu tedirginliğimin yanında en önemli artısı tabiki çocuğun sosyalleşmeye erken yaşta başlaması. Şayet mükemmel! bir bakıcımız olsa dahi onu haftada en az 3 gün oyun grubuna götürmemiz gerekecek.Oturduğumuz sitede bu sebeple nerede Deren e yakın yaşta bir çocuk görsem koşarak yanına gidip ebeveynle  iki hoş beşten sonra nüfus memuru kılığında doğum tarihini ayına kafar öğrenmek oluyor ilk işim, ardından aa ne güzel oynarsınız değil mi oyun grubu yaparız demeyi de ihmal etmiyorum tabiki de.Şimdilik hali hazırda 2 kişi buldum bile.Bir tanesi İrem diğeri Can.Kreş kararı kesinleşirse İrem, Can  ve Deren'e  ilerleyen aylarda bahçede karşılaştıklarında arkadaşlıklarını tekrar gözden geçirmelerini söyleyebilirim :)

Şimdi herşey yolunda gidip de istediğim gibi bir kreş bulduğumu varsayalım  o zaman 2. ve en önemli level a geçiyoruz  sevgili dostlar. YA ALIŞAMAZSA? Benim işe gitmeme  aylardır tepkili. Giderken hala arkamdan ya ağlıyor yada mızmızlanıyor hiç birini yapmazsa bile yüzü bir karış, gözleri gitme der gibi mahsun, boynu bükük oluyor yada bana öyle geliyor.Bunda hala meme emiyor olmasının da etkisi büyük.Makul sürede alışamayıp aşırı tepki verirse başa dönüp evde bakılması için bakıcı aramaya başlama ihtimalini de aklımın bir kenarına yazıyorum ki o anda şizoya bağlamayayım.


Gerçekten kızımı  içten seven, güvendiğim, onunla güzel vakit geçirebilen bir bakıcımız olsaydı  1 yıl daha evde bakımının yapılmasını   daha uygun bulduğumu da  söylemeden geçemeyeceğim.Fakat belli bir yaşı geçmiş beyninde kazık çakmış doğruları olan  bir insanı yeniden  eğitmek öğretmek gerçekten çok zor.Ve işte durduk yere kaçıveriyorlar. Bu yüzden sanırım 2 yaş dolar dolmaz tercihimi kreşten yana yapacağım.

Kreş ve bakıcının karşılaştırmalı olarak avantaj ve dezavantajları;


1-Evde özbakımı daha iyi karşılanır daha az hasta olur tek bir kişiden sürekli ilgi ve sevgi görmesi daha özel ve tek hissettir. 3 yaştan önce buna ihtiyaçları vardır.Sıcak ev ortamı çocuk için daha idealdir.

2-Bakıcı sosyalleşmesi ve oyun ihtiyacı için eksik kalır,  (eğitimli bakıcıları ayrı tutuyorum) hatalı tutum ve davranışlarla çocukta istenmeyen duygu ve davranışlar oluşturabilir tek bir kişinin vicdanına bırakılmış bebek istismara açık olur veya  tv manyağı olabilir...Kamera ile bu davranışların önüne geçmek de  mümkündür tabi ki.

3-Bakıcı ev işleri için de yardımcıdır annenin üzerindeki yükü alır ve daha az stres anne çocuk arasındaki iletişimi olumlu yönde etkiler.Fakat sık sık bakıcı değiştirmek çocukta bağlanma sorunu yaratabilir.


4-Kreşte özbakımı daha alt sınırda karşılansa da  birlikte yiyip içmeyi paylaşmayı öğrenir, en önemli ihtiyaçlarından birini  giderir  sosyalleşir. Daha çok hareket  eder oyun oynar bu da zeka gelişimine katkı sağlar.

5-Eğitimli öğretmenler  çocuğun her yönden gelişimine katkıda bulunur daha az hatalı davranışa maruz kalır.Kalabalıkta daha güvendedir, istismara açık değildir.Kuralları öğrenmeye başlar. 2 yaş için istediğim bir şey olmasa da.








29 Ocak 2015 Perşembe

Normal doğum hikayem!

Otuz sekiz  ay  dile bile zor bence bebek kararından tam 38 ay sonra gelebildi o  harika bebek eve.Ne kadar uzun yollardan nazlana nazlana, süzüle süzüle geldi bir ben bir de benim gibi bekleyenler bilir bu işkenceyi.
5 Eylül 2013  saat 14:15. Yanıbaşımda elimi tutan ve sürekli başımı boynumu destekleyip terimi silen eşimin, karşımda elinde kamerayla   kuzenimin ve   tüm doğum ekibinin dakikalarca süren haydiiiii şimdi nefes al tut, aç gözünü canım birazda bize bak, daha güçlü, az kaldı, süper, hadiiii oluyor, harika vs vs vs lerine artık gerek kalmamıştı o muhteşem ağlama sesi doğumhaneyi inlettiğinde.Kızımla birlikte ben de ağlıyordum.O kadar yorulmuş ve sıkılmıştım ki sürekli aynı şeyleri tekrarlayıp kızımı hala  kucağıma alamadığım için, en sonunda içimden bu sefer ne olursa olsun başaracağım dedim bir nevi deli gücü geldi .İşte ikimizin de ağlaması bu kararın hemen akabindedir.Ebemiz  kordonu keser kesmez kızımı çıplak olarak göğsüme koydu  üzerimdeyken havluyla silerek temizledi. Yanak yanağa gelince birden sustu ve mırıl mırıl mıkır mıkır sokuldu bana, meme verince hemen o minicik ağzıyla emmeye çalıştı.Sonra aldılar benden küçücük bebeğimi!!!ayrılır ayrılmaz ağlamaya başladı , çocuk doktoru muayene etti, ağzından burnundan hortumlar soktu sıvıyı çekti,  tarttı ölçtü.Giydirdiler getirdiler tekrar kavuştuk. Doktor ''kartopu gibi bir kızınız oldu çok sağlıklı herşey yolunda'' dedi ve  işte  o anda anladım  anne olduğumu.Hala da o cümleyi düşündükçe yüzüm güler.3630 g  52 cm lik minişimle yan yana aynı anda çıktık doğumhaneden.Hayalimde her ne kadar kızım kucağımda yürüyerek!! çıkmak olsa da (tam uyuşmayıp 2. kez başka bir ilaç verildiği için bacaklarımı hissetmedim bir süre) itiraf ediyorum zafer kazanmışım gibi hissettim.Kendimle pek gurur duymam genelde gereksiz mütevaziliğim vardır aileden gelen. Bir saat önce ağrılardan deliler gibi  koridoru turlayan avazı çıktığı kadar bağıran  ben şimdi gülen rahatlamış   bir yüz, en önemlisi de sağlıklı tostopak bir bebekle çıkmıştım doğumhaneden.Kendimle gerçekten gurur duydum ve hala da duyuyorum:) Resmen amip gibi  bölündüğümü ve herkesin de o benden ayrılan parçama hayranlıkla baktığını hissettim.Parantez içinde söyleyevereyim bir kez daha!!  doğum yaparsam epidural veya  suni sancı kesinlikle istemediğine kesin karar verdim. Hatta evde doğal  doğum çok daha çekici geliyor artık.Hatayı kendimde bulsamda (belkide korktuğumdan bu işlerin nasıl yürüdüğünü  hiç araştırıp öğrenmemiş tamamen kendimi doğal sürece!!! bırakmıştım)  aslında sistemin bozuk çarklarından kaynaklanan doğumu annenin değil doktorların yönettiği,anneye kesilmek  isteyip  istemediğinin sorulmadığı,doğumdan sonra bebeğin annenin göğsünden alındığı ve muayene edilip  hiç sorulmadan 2 çeşit aşının yapıldığı, kristaller yönteminin uygulandığı genel olarak pozitif doğum hikayesi olarak nitelendirsem de  aslında ayrıntıda öyle olmayan ve bunu sonradan fark ettiğim bir doğum yaşadım.Kısacası doğumuma sahip çıkamadığımı hiç de söz hakkım olmadan doğurduğumu söyleyebilirim. Benim bilgi sahibi olmamam saygıyla kararın anneye bırakılmasını engellememeliydi.Epizyo kesisi için önceden bilgilendirme yapılıp  kararım alınabilirdi.M.Ö den kalmış kristaller manevrası yapılmamalı bebeğim göğsümden ayrılıp aşıları aileye sorulmadan yapılmamalıydı.Suni sancı istemediğimi belirtmeme rağmen doktorumun hiç umrunda olmadan 3 cm açıklıkta sancıyı basması da cabası.Konu dışına kaymadan parantezi kapatıp bu doğum konusunda görüldüğü gibi çok dertli olduğumdan daha sonra  da uzunca yazmak istediğimi arz edeyim.Neyseki emzirme çalışmaları  sonuç verdi ve gece sütüm gelmeye başladı ve nazlı kızım da emmeye.Artık tek düşündüğüm kalkıp yürümeliyim derhal kızıma bakacak hale gelmeliyimdi. Ertesi gün sabah hedefe ulaşıldı koridorda yürüme turları başladı.Sırtımda epidural için takılmış  kordonlardan da kurtulmuşum kim tutar beni heyytttt.Diğer odadaki hastaların refakatçıları malesef sadece 7 aylık halime gerilemiş karnıma bakıp allah kurtarsın yavrum kız mı erkek mi  demeseydi iyiydi :)
Üstünden neredeyse 17 ay geçti çok farklı bir ben oldum çoook şeyi yaşayarak  öğrendim çok çok okudum.Hatta sulugözün yufka yüreklinin biriyim artık. Ama şunu da  netlikle söyleyebilirim ki hayata daha fazla tutunmuş,  donanımını arttırmak için daha da çabalayan   kızına daha iyi örnek olmaya yemin etmiş bir anneyim.Çoğalabilmenin getirileri sanırım bunlar.Bazen eleştiri alıyorum bu kadar okuma araştırma bizi nasıl büyütmüşler bak normaliz işte diyen canım arkadaşım I. dan. Haklı da bulmuyor değilim ya ama annelik böyle bir şey hep daha çok bilmek , daha başarılı olmak istiyor insan. En önemlisi beynimize ebevenylikle ilgili kazınmış yanlış bilgi ve davranışardan (kucağa alıştırma,yanında yatırma,her istediğini yapma, küçücük bebeye kurallar koy baskıla ez geç vs .vs ) sıyrılmaya çalışmak ve daha fazla içgüdüyle doğala yakın durabilmek...